Karl Ove Knausgård - Gökteki Kuşlar
Fotoğraf: Rii Schroer

Karl Ove Knausgård – Gökteki Kuşlar

Karl Ove Knausgård, İngiltereli fotoğraf sanatçısı Stephen Gill’in “The Pillar” adlı kitabındaki kuş fotoğraflarını ilk defa görünce âdeta nutku tutulmuş. Fotoğraflar tıpkı bambaşka bir zamana ait, sadece kuşların evreninde çekilmiş gibi. Knausgård, fotoğrafları The New Yorker için yazdığı yazıda şöyle betimliyor: 

“Düz, açık bir arazide, uzaktan görünen ağaçlar ve evler, uçsuz bucaksız bir gökyüzünün altında bir derenin yanında bir sütun yere çarpar. Aynı manzarayı ilkbahar ve yaz aylarında, sonbahar ve kış aylarında görürüz, güneşte ve yağmurda, karda ve rüzgârda görürüz. Ancak bu resimlerde en ufak bir monotonluk yok, çünkü hemen hemen her birinde bir kuş var ve bu kuşların her biri zaman içinde eşsiz bir an açıyor. Daha önce hiç olmamış ve bir daha asla olmayacak bir şey görüyoruz. Fotoğraflara ilk baktığımda sarsıldım. Kuşları daha önce hiç bu şekilde görmemiştim, sanki kendi şartlarına göre, bağımsız yaşamları olan bağımsız yaratıklar gibi.”

Fotoğraf: Stephen Gill

Karl Ove‘nin fotoğraflardan daha ilk görüşte etkilenmesi Roland Barthes’ın Camera Lucida (1980) kitabında bahsettiği ‘studium’ ve ‘punctum’ ayrımına giriyor. Çok basit bir tanımla studium, fotoğrafa bakan herkesin gördüğü en temel elemanlardır. Başka bir deyişle bir fotoğraf karşısında herkesin ortak hissettiği ve alımladığı şeydir. Punctum ise kişinin ilgi alanına, sahip olduğu entelektüel birikime göre değişen, fotoğraf karşısında kişiyi o fotoğrafa çeken spesifik şeydir ve punctum her kişide farklı bir eleman olabilir. Karl Ove Knausgård için de Gill’in fotoğrafları anında punctumetkisi yaratmış diyebiliriz. Kuşlar her daim etrafımızı çevreleyen canlılar olsa da Knausgård kuşlara ayrıca ilgiliymiş. Gill’in fotoğraflarına bakınca âdeta kuşlara ait yepyeni bir kuş dünyasının olduğunu düşünmüş. Bu entelektüel ilhamdan sonra ise Gökteki Kuşlar‘ı yazmaya karar vermiş.

Kitap her ne kadar bambaşka karakterlerden oluşsa da yine de anlatı tarzından dolayı daha ilk sayfadan Knausgård hikâyesi okuduğumuzu hissediyoruz. Gökteki Kuşlar, bakıma muhtaç annesine bakmak için çocukluk evine dönen bir kadını anlatıyor. Çalıştığı hastane ve ev arasında mekik dokuyan, kendine hiç vakit ayıramayan bir kadının hikâyesi. Aynı zamanda çocukları ile de neredeyse çökmüş ilişkisini düzeltmeye çalışıyor. Bir gün kızı beklenmedik bir şekilde ziyarete gelince her şey değişmeye başlıyor. 

Knausgård bu öyküsünde aynı ailede yer alan üç kuşak kadının birbirleriyle ilişkisine odaklanmış. Bu ilişkilerin ne anlamda birbirlerini yaraladığını ve ne konuda birbirlerine destek olduğunu anlatıyor. Stephen Gill’in büyüleyici kuş fotoğrafları ise öykünün evrenine eşlik ediyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir