Dag Solstad, Bertolt Brecht ve Louis-Ferdinand Céline gibi isimlerden etkilenen Vigdis Hjorth Miras adlı kitabı ile Norveç Kitap Eleştirmenleri Ödülü’ne layık görülmüştü. Yazar, kitapta bir aile portresinin arka planını resmederken gerçeklere dayalı bir travma hikâyesi de anlatıyor. Yakınlığın ve yakınların açtığı yaraların, bağların ve bağları koparmanın hikâyesi bu, tiyatro eleştirmeni Bergljot’un ailesine rağmen sağ kalma, yaşamına sahip çıkma mücadelesinin hikâyesi. Soğuk ve karanlık bir hikâye, portredeki gülümsemelerin gerisinde gizleniyor ama tüm saklı şeyler gibi eninde sonunda açığa çıkıyor. Norveç’te büyük ses getiren ve çok satan, çok tartışılan bu roman, babanın ölümüyle başlıyor ve yaranın kökenine iniyor. İnsan ailesini seçemez ama hikâyesini anlatmayı seçebilir.
“Miras benim en politik romanım, Norveç’te de büyük tartışmalara yol açtı. Marina Abramović’in eski bir gösterisinden ilham aldım; Abramović burada altı saat boyunca hiç kımıldamadan durur. Önündeki masada bir sürü şey vardır: bir gül, bir tüy, bir tabanca. İzleyenler bu objeleri kullanarak ona ne isterlerse yapabilirler. İlkin temkinli dururlar. Sonra tüyü alırlar ellerine ve içlerinden biri mahremiyet sınırını aşarak ona dokunur. Kendilerini kaptırırlar, birbirlerinden cesaret alırlar. (Sanatçıyı) soyarlar. Sonu oldukça kötü biter. İçlerinden biri tabancayı Abramović’in kafasına dayar. Sanatçının hareketsizliği izleyenleri feci biçimde kışkırtmıştır. Sonra, altı saatin bitiminde, sanatçı nihayet hareket ettiğinde geri çekilirler. Bu performanstan bahsederken Abramović, “Bana yaptıklarından dolayı bana tahammül edemediler,” demiştir. Miras‘taki ailenin ana kahramanla ilişkisi de buna benzer.” – Vigdis Hjorth