Linda Boström Knausgård - Welcome to America
Fotoğraf: Antonio Olmos

Linda Boström Knausgård – Welcome to America

Otobiyografi ve edebiyat konusunda Linda Boström Knausgård en bilinen çağdaş yazarlardan biri. Yazar, ilk romanı Helios Felaketi‘nde her ne kadar kurgusal bir hikâye anlatsa da satır aralarına hep otobiyografik detaylar eklemişti. Boström Knausgård, ikinci romanı Welcome to America’da başka protagonistler üzerinden kendi ailesini anlatıyor. Başka bir deyişle sessizliğin eşiğinde, işlevsiz bir aile (oto)portresi çiziyor. 

Ellen’ın konuşmayı bırakıyor, babasını öldürmüş olabileceğini düşünüyor. Ellen’ın akli dengesi ise yerinde değil. Erkek kardeşi kendi aleminde. Annesi ise başarılı bir oyuncu ve ailesinin normal bir şekilde hayatına devam ettiği yalanına kendisini fazlasıyla inandırmış. Oysa normallikten eser yok. Linda Boström Knausgård bu bağlamda karanlığın her yerde ve her zaman olduğunun ve hiçbir şeyin mükemmel olmadığının ise altını çiziyor. Welcome to America travmanın sancıları içindeki hassas ama bir yandan güçlü bir çocuğun, patlamak üzere olan bir ailede yaşadığı varoluş mücadelesi aslında.

Ellen sürekli babasının ölümü üzerine düşünür, en başta ailesinden önce kendisini işlevsiz hisseder. Annesi ise hiçbir şey yokmuşçasına davranır. Hatta çocuklarına karşı mesafeli ve narsisttir. Zaman içerisinde Ellen’ın erkek kardeşi de annesine katılır, babasının ölümünü kolayca unutur. Ancak Ellen hayatına devam edemez ve babasının ölümü onda bir travma etkisi yaratır. Hem annesi hem de erkek kardeşini yeni ilişkilerde görünce Ellen ise ölüm ve kayıp hakkında yoğun düşüncelere dalar. Günlük detayları ustalıkla ve incelikle yazıya döken yazar aile kurumunun ne kadar karmaşık olabileceğini, insanların ölümle nasıl başa çıkabileceğini farklı bir perspektiften anlatıyor. Welcome to America‘ya dair en önemli detay ise Ellen karakterini tanıdıkça Linda’yı daha yakından tanıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir