Etrafımızdaki değil, içimizdeki sessizlik

Herkesin aklına en azından bir kere düşmüştür; imkân bulur bulmaz, her şeyi geride bırakıp daha sakin bir hayata geçmek. (Bazılarımızın aklından hiç çıkmıyor da olabilir.) Küçük bir sahil kasabasına yerleşmek mesela, dağda bir kulübeye çekilmek de olabilir, bir teknede yaşamaya başlamak da. Doğaya daha yakın olmak, yıldızları izleyebilmek, sessizlik…

İskandinav ülkelerinden kimi fotoğraflar, tam da bu arzuya karşılık verecek kareler sunabiliyor çoğu zaman. Fiyortlara hâkim tepeye kondurulmuş küçük kırmızı bir ev; sık ormanın ortasında cam duvarlı bir kulübe… Kıskanmamak elde değil! “Norveçli biri olarak, insan yapımı bir ışık tarafından rahatsız edilmeksizin geceleri gökyüzüne bakabilmeye alışığım,” diyor zaten Erling Kagge de. Tahmin edilebilir bir ifade bu ama asıl şaşırtıcı olan, koşulları daha elverişli bir Norveçli’nin Gürültü Çağında Sessizlik isminde bir kitap yazmış olması; daha doğrusu, ‘dünyayı dışarıda bırakmanın’ yolunu araması, ‘sessizlik nedir ve nerededir’ gibi soruların peşine düşmesi.

Diğer kimliklerinin yanı sıra bir kâşif Erling Kagge. Hatta, 1990 yılında arkadaşı Børge Ousland’le birlikte Kuzey Kutbuna –dışarıdan destek almaksızın– ulaşabilen ilk insanlar olarak rekorlar kitabına adlarını yazdırmışlar. 58 gün süren bu yolculukta, gerekli tüm eşyalarını kızakla kendileri çekerek yaklaşık 800 kilometre kat etmişler. Birkaç yıl sonra, benzer bir yolculuğu tek başına da tamamlamış Erling Kagge. Yine destek almaksızın ve yanında dünyayla irtibat kurabileceği bir telsiz bile olmaksızın, yaklaşık 1300 kilometre yürüyerek Güney Kutbuna ulaşmış. “Elli gün boyunca ne radyo, ne internet vardı ne de canlı bir şeyle karşılaştım. Yalnızca her gün güneye doğru ilerledim. (…) Evde her zaman geçip giden bir araba, çalan bir telefon, bir uğultu veya vızıltı, konuşan, fısıldayan veya bağıran biri bulunur. Bütün bunların içinde bir de belli belirsiz duyabildiğimiz çok sayıda ses var. Burada her şey tamamıyla bambaşkaydı. Doğa, sessiz duruşuyla benimle konuşmaktaydı. Ne kadar sessizleşirse o kadar fazla duymaktaydım. (…) Kendimi, içinde bulunduğum ortamın bir uzantısı gibi hissetmeye başladım. Konuşacak biri olmadığı için doğayla diyalog kurdum.”

Kısacası, dünyanın olabilecek en insansız –hatta ‘en canlısız’–, dolayısıyla en sessiz köşelerinde bulunmuş biri olarak Erling Kagge, aslında bambaşka bir sessizliği anlatmaya çalışıyor Gürültü Çağında Sessizlik kitabında. Ne de olsa, canımız her istediğinde Güney Kutbuna gidebilmemiz mümkün değil; ama hemen yanı başımızda, içimizde sahip olduğumuz sessizliğe ulaşmayı başarabiliriz. “Yürüyerek, tırmanarak veya yelkenleri açarak dünyadan uzaklaşamıyorsam eğer,” diyor Erling Kagge, “onu tamamıyla dışarıda bırakmayı öğrendim.” Böylece, sessizlik nedir, nerededir ve neden şu an hiç olmadığı kadar önemli, sorularının peşinde, kendince bulduğu 33 yanıtı paylaşıyor.

Gürültü Çağında Sessizlik‘teki kimi ifadeler ya da yaklaşımlar, zaman zaman bir kişisel gelişim kitabı okuyormuş hissi uyandırabilir. Ancak, ‘içinizdeki sessizliğe ulaşmanın bilmem kaç yolu’ gibi bir liste sunmuyor aslında Erling Kagge; böylesi bir sihirli formülün bulunmadığının altını özellikle çiziyor. Derin düşüncelere dalmıyor, ama çoğunlukla felsefeye ve filozoflara atıfta bulunarak deneyimlerini paylaşıyor, Güney Kutbuna doğru yalnız başına ilerlerken, okyanusun ortasında bir balinayla aynı rotayı paylaşırken ya da New York’un kanalizasyon ağında dolanırken hissettiklerini aktarıyor ve nihayetinde, herkesin sessizliğinin kendine özgü olduğunu söylüyor.

“Etrafındaki sessizlik çok şeyi kapsayabilir ama benim için en ilginç sessizlik, benim kendi içimdeki sessizlik. Bir şekilde kendimizin yarattığı sessizlik. Dolayısıyla etrafımda daha fazla mutlak bir sessizlik aramıyorum. Peşinden gittiğim sessizlik, kişisel bir deneyim. (…) Ben, herkesin kendi içinde sessizliği bulabileceğine inanıyorum. Bu her zaman orada, etrafımızda çok fazla sayıda ses olduğu zamanlarda dahi. (…) Denizlerde tek başına suyun sesini duyarsın, ormanlarda şırıl şırıl akan bir dere veya rüzgârda hareket eden yaprakları, dağlarda taşlar ve yosunlar arasında küçük hareketlenmelerin sesini. Ben ise bunu kendi içimde arıyorum.”




GÜRÜLTÜ ÇAĞINDA SESSİZLİK
Erling Kagge
Norveççe aslından çeviren: Nezihat Bakar-Langeland
Alfa Yayınları, 2020, 123 s.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir