Türkçedeki Viking kitaplığından…

“Kadırga rüzgârlı denizde transa girmiş bir kâhin gibi salınıyor. Yağmurda ve çalkantılı dalgalarda kürek çekilen zorlu günlerden sonra tayfa yorgunluktan harap. Kaba, boz bulanık yün giysileri sudan ağırlaşmış ve yağmur yerini nihayet az bulutlu bir sabaha bırakmış olsa da, ağustos havası sırayla kürek çekip zar oyunlarıyla kendilerini eğlendiren ıslanmış adamları ürpertecek kadar serin… Sverrir, torbasından nemli bir arpa somunu çıkarıp ısırdı. Taşta öğütülmüş ekmek, kum ve toz kırıntısıyla doluydu… Artık nihayet ilk akınındaydı. Daha on sekizindeydi, korku içindeydi, ama bu maceraların ona yurtta getireceği mutlak şeref için can atıyordu… Sverrir yukarı baktı ve teknenin önünde dikilen kralının göğü gözleyip dümenciye talimat verdiğini gördü. ‘Tanrıları devlere karşı savaşa götürürken Odin de böyle görünüyordu herhalde’ diye düşündü Sverrir… Yukarıdan uçan bir martı çığlık atıyor. Mürettabatın hepsi bir an için işini bırakıp dikkat kesiliyor. Bu, karaya yaklaştıkları anlamına geliyor. Ve kısa bir süre sonra, dağılan siste İngiltere’nin yeşil beyaz sahilinin ilk soluk çizgileri görünüyor.”

Bu anlatı, 2013’ten bu yana aralıksız gösterimde olan Vikingler dizisini izleyenlerin aklına bir hayli tanıdık manzaralar getirmiştir eminim. Tasvir edilen, Vikinglerin İngiltere kıyılarına yaptığı sayısız akından biri… Yalnızca İngiltere değil üstelik, zamanında, Avrupa’nın hemen her yerine akınlar düzenlemişti Vikingler. Amerika’yı Kristof Kolomb’dan 500 yıl önce keşfetmişlerdi mesela, Mısır ve İran Körfezi gibi nispeten uzak coğrafyalardaki halklarla ticaret yapmışlardı.

Denizcilikteki maharetleri, kahramanlıkları kadar vahşilikleri, cesaretleri, kılıkları kıyafetleri, görünüşleri hakkında birçok hikâye dinlediğimiz, izlediğimiz ya da okuduğumuz Vikingler… Kısacası, her daim birçok yönden ilgimizi çekiyorlar. Daniel McCoy’un Türkçede yeni yayımlanan Viking Ruhu isimli çalışmasının asıl odaklandığı nokta ise, Nors mitolojisi ve dini. Ancak Viking kültürünün sözel bir kültür olduğu göz önünde bulundurulunca, Nors mitolojisi ve dininin gerçekten neye benzediğinin güvenilir ve esaslı bir resmine ancak farklı kaynakların eleştirel bir şekilde analiz edilmesiyle varılabilir. İşte Daniel McCoy’un, Viking Ruhu kitabında yaptığı tam da bu. Kuzeylilerin dünyaya, insanlığa, kadere bakışını, günlük hayatlarını, dinî ritüellerini ve tüm bunları dile getirişlerini yansıtan mitolojilerini farklı kaynaklardan karşılaştırarak okura sunuyor. Ortaya çıkan manzara belki asla bütünü temsil etmeyecek tan anlamıyla ama tanrıları, tanrıçaları, ritüelleri ve destanlarıyla gerçekten canlı ve büyüleyici bir resimle baş başa bırakıyor bizi Daniel McCoy.

Viking Ruhu, şimdilik Türkçede yayımlanmış elimizdeki en güncel çalışma belki ama tek değil. Konuyla ilgilenenler için, yakın tarihli iki kitap daha önerebiliriz: Kevin Crossley-Holland’ın, Viking mitlerindeki tanrıları, kahramanları, canavarları ele aldığı İskandinav Mitolojisi isimli çalışması (çeviren: Simge Kaytan, Say Yayınları, 2018) ve bu yıl içinde Yeditepe Yayınevi tarafından yeniden yayımlanan Viking Mitolojisi kitabı (namı diğer Nesir Edda); on üçüncü yüzyılda Snorri Sturluson tarafından yazıya geçirilen ve o günden bu yana da Viking mitolojisini öğrenmek isteyen herkes tarafından okunan bu kadim eser, Ortaçağ Avrupa’sını anlamak ve İskandinav kültürünü tanımak için de eşşiz bir başlangıç olarak nitelendirilebilir. Ancak İskandinav kültürünü, yalnızca mitoloji odaklı değil, bütün yönleriyle tanımak isteyenler için önerebileceğimiz asıl önemli çalışma ise, Stefan Brink ile Neil Price’ın birlikte kaleme aldıkları Viking Dünyası (çeviren: Ebru Kılıç, Alfa Yayınları, 2015). 

Konunun önde gelen uzmanlarından kabul edilen Brink ile Price’ın işbirliğiyle ortaya çıkan ve neredeyse 1000 sayfalık hacme sahip bu kapsamlı kitap, Vikinglerin sosyal kurumlarından Viking çağının ekonomisine, İzlanda sagaları ve şiirlerinden Vikinglerin savaşları, inançları, yolculukları, ortaçağ ve Hıristiyan Avrupa’yla olan ilişkilerine kadar geniş bir yelpazeye yayılan pek çok ilginç konuyu işliyor. Çok sayıda görsel malzemeyle ve haritayla da desteklenen Viking Dünyası kitabı, Viking dönemi ve İskandinav tarihiyle ister akademik anlamda ister meraklı bir okur olarak ilgilenen herkesin kütüphanesinde yer alması gereken temel bir başvuru kitabı özelliğinde.

Brink ile Price’ın çalışması her ne kadar Viking araştırmaları alanında önemli bir boşluğu dolduruyorsa da, halen Türkçede okumayı dört gözle beklediğimiz başka önemli kaynaklar da var. Lars Brownworth’ün, James Graham-Campbell’in benzer isimli çalışmaları ya da John Haywood’un sayısız tarihi harita sunduğu kitabı gibi. Umarız bu önemli kaynaklar da en kısa sürede yayıncılarımızın dikkatini çeker ve Türkçede okuma imkânı bulabiliriz!

Şimdi en başa dönüp, sözü yeniden mitolojiye getirecek olursak, son zamanlarda konuyla ilgili en heyecan verici çevirinin, Neil Gaiman’ın İskandinav Mitolojisi kitabı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz (çeviren: Alican Saygı Ortanca, İthaki Yayınları, 2018). Neil Gaiman, eserlerinde fantastik diyarlar yaratırken kadim mitolojilerden her zaman ilham alan bir yazar olarak tanınıyor. İskandinav Mitolojisi kitabında da, adı üstünde, dikkatini bu diyarların kaynağına yöneltiyor ve destansı kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlatıyor. Yine bir edebiyatçı olan Lidia Yuknavitch mesela, kitapla ilgili şunu söylemiş: “İskandinav Mitolojisi’nde Gaiman eski mitleri öyle canlı anlatmış ki okurken yatak odam Valhalla’ya dönüşecek sanmaya başladım. Cüceler, devler ve yaratıklar da dahil tüm İskandinav panteonunu bir film ya da roman gibi işliyor. Ne yalan söyleyeyim, kendime göğüs zırhı sipariş etmeme şu kadar kaldı. Takdiminde Gaiman’ın da dediği gibi, bu öyküler dünyayı yaratan ateş ve buzdan başlayıp dünyayı sona erdiren ateş ve buza giden yolculuğu anlatıyor.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir