Röportaj: Asgeir

Türkiye’de de çok büyük bir hayran kitlesi olan Asgeir, 2 Mart’ta İstanbul’daki ilk konseri için Salon IKSV’ye geliyor. Son dönemde İzlanda’nın en önemli sanatçılarından biri olarak gösterilen ve yayınladığı albümler ile dünyanın birçok farklı şehrinde konser veren Asgeir, ayağımıza kadar gelmişken mutlaka konserine gidilmeli. Hatta tükenmeden biletlerinizi almayı da unutmayın 🙂

Asgeir ile uzun bir süredir röportaj yapmak isteyip doğru zamanı bulamamıştık, hazır İstanbul’a geliyorken Salon IKSV‘nin katkılarıyla şimdi yapalım dedik 🙂 Kendisi ile son albümü, İzlanda, ilham kaynakları hakkında kısa bir röportaj hazırladık. Okurken dingin şarkılarını dinlemeyi unutmayın <3

Röportaj:

Klasik bir soruyla başlayalım 🙂 Nasıl gidiyor, her şey yolunda mı? Türkiye’den çok fazla hayranın var, burada ilk defa çalacak olmak nasıl hissettiriyor?

Şu an her şey yolunda gidiyor. Birkaç hafta içinde tura çıkıyoruz o yüzden günlerimin çoğunu prova yaparak geçiriyorum. Eğlenceli bir dönem. Çok heyecanlıyım, geçtiğimiz birkaç yılda çok fazla ülkeye gittik ama nasıl Türkiye’ye gelmedik bilmiyorum. Her zaman yeni bir yere gitmek çok heyecan verici.

Sence İzlanda’nın harika doğası müziğini etkiliyor mu? Etkiliyorsa bir şarkında ilham aldığın belirli bir yer var mı?

Tam olarak bu etkiliyor diyemem ama muhtemelen etkiliyor. Güzelliği, dağları, nehirleri, zorlu hava koşulları, volkanlar ve hayalgücümü harekete geçirebilecek her şey. Kışın bazen tek yapabildiğin içeride kalmak olsa da ben bu zamanı beste yaparak değerlendiriyorum.

Olafur Arnalds ile çalışmasından sonra Türkiye’deki müzikseverler baban Einar Georg ile de tanışma şansı yakaladı. Yakın gelecekte birlikte bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?

Evet aslında şu an yılın sonunda çıkacak yeni albümümün son çalışmalarını yapıyorum. Şarkı sözlerinde babam ile çok çalıştık. Hem İzlandaca hem de İngilizce yayınlanacak.

Son albümde hayatında seni etkileyen bir şey oldu mu? Afterglow ile The Silence birbirinden nasıl ayrılıyor?

İki albüm arasında söyleyebileceğim belirli bir şey olmadı. İkisinin de oluşma süreci aynı gibiydi ama sanırım şarkıları yazma yolum farklıydı. Çok uzun bir süre boyunca ilk albümün turundaydık. O yüzden yeni şarkılar yazmam biraz gecikti. Afterglow için de nasıl bir şey istediğimi anlamak için kafamı toplamam uzun sürdü. Tüm şarkılar albüm yayınlanmadan birkaç ay önce ortaya çıktı.

Afterglow daha gelişmeye açık bir albüm ve aslında ilk albüm kadar kolay dinlenebilen bir albüm değil. Kendimi güvene almak yerine albümle kendimi geliştirmek istedim. Daha fazla şey keşfettim, seslerle daha fazla oynadım. In The Silence daha dürüst, eski demolarımdan oluşan bir albümdü.

Hiçbir şarkıdan ya da bir filmden ilham aldın mı? Aldıysan söyleyebileceğin biri var mı?

Aslında ilham aldığım birkaç şarkı var. Aklıma ilk gelenler Egill S – I Love You, Samaris – Hljóma þú, James Blake – Retrograde. Daha gençken filmlerden ilham aldığımı hatırlıyorum. Howard Shore’un Yüzüklerin Efendisi bestesinin büyük hayranıyım. Pianoda çalmayı öğrendiğim ilk şarkı Hobbit’ti. Johnny Cash hakkındaki film Walk The Line’dan çok ilham aldığımı hatırlıyorum. İzledikten sonra çok fazla country şarkı yazmıştım.

İzlandik müzik sahnesi bu sıralar çok fazla yetenekli sanatçı ile karşımıza çıksa da hala keşfedilmemiş bir sahne. Gelecekte ismini çok duyacağımız birkaç isim önerebilir misin?

Belki orada yaşadığım içindir ama bence İzlanda müzik konusunda iz bırakmaya başladı. Son birkaç yılda çok büyük gruplar çıktı. Benim favorilerimden bazılarını söylemem gerekirse Samaris, aYia, Mugison, Hjálmar, Júníus Meyvant, Bríet ve Snorri Helgason diyebilirim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir