The Swedish Number: Size Ülkesini Tanıtan Sıradan İsveçliler ile Konuştum

Aslına bakarsanız bu hikayeyle daha dün arkadaşımın Facebook gönderisi sayesinde tanıştım. Bir sürü övgü dolu sözle beraber sitenin adresini veriyordu. İsveç Turizm Birliği’nin gerçekleştirdiği kampanya fazlasıyla sıra dışı ve katılımcı özellikler taşıyor. İsveç’te yaşayan kişiler numaralarını kaydettirerek gönüllü oluyorlar ve dünyanın dört bir yanından gelen çağrılara cevap veriyorlar. Bunu ülke markalaşması penceresinden okuduğumuzda ortaya çok yaratıcı ve başarılı bir projenin çıktığını söylemek fazlasıyla mümkün. Konuya bu perspektiften yaklaşınca deneyimlemek ve bu yaratıcı projenin bir parçası olmak için hemen bir miktar yurt dışı konuşma süresi satın aldım.

Yazar: Oğuz Kuş/ Kaynak: oguzkus.com

Katılımcı, samimi, etkileşimli!

İlk olarak dün birkaç arama yaptım. Fakat bu konuda yalnız olmadığımı sitedeki arayan istatistiklerini kontrol ettiğimde anladım,T24’ün haberi de durumu gözler önüne seriyor zaten (AJ, Diken falan da aynı konudan bahsetmiş). Theswedishnumber.se adresindeki numarayı çevirdiğinizde önce bir ses “İsveç’i aradınız.” diyor ardından ülkesi için turizm elçisi olmaya gönüllü olan bir kişi telefonun ucunda sizi selamlıyor. Telefonu “Merhaba ben İsveç’ten X” şeklinde açıp “İsveç’i aradığınız için teşekkürler” şeklinde bitiren insanlar vardı, gerçekten ülke markalaşması veya kamu diplomasisi konusunda mucizevi faydalı bir şeydi bu! Katılımcı ve çok içten! Aynı zamanda aramalara cevap veren insanların konuya karşı olan duyarlılığı ve hassasiyeti de hissediliyordu.

Ardından bugün birkaç kişiyi aramaya ve onlara bu blog gönderisini oluşturmak için birkaç soru yöneltmeye karar verdim. Karşıma çıkan kişilerle 6-15 dakika süren konuşmalar gerçekleştirdim, gündelik hayatta bile görece uzun sayılabilecek bu konuşmalar esnasında sorularıma cevap verirken aradığım 4 kişiden sadece bir tanesi sıkılma emareleri gösterdi. Dün aradığım 2 kişi de uzunca bir müddet konuştu ve seslerinde hiçbir can sıkıntısı hissetmedim. Konuştuğum kişilerden birinin Türk çıkması da benim için haylice ilginç bir deneyim oldu. Yaşadığım tek olumsuzluk başıma birkaç sefer gelen İsveççe konuşup kapatma durumu, anlam veremedim.

“İsveç’in en iyi yanı İsveç’te olmamak!”

Michael ile sanırım 15 dakika konuştuk, dünden beri 6 arama aldığından bunların ikisinin gece 1’de Amerika’dan geldiğinden bahsetti. Bu aramaları yapan kişilerin garip talepleri olduğunu belirtmekten de çekinmedi. Diğer yandan benim onu arayan 2. Türk olduğumu da belirtti, ilk arayanın moda tasarımı okuyan bir genç kız olduğunu ve konuştuğu süre boyunca arkadan arkadaşlarının kıkırdadğını da eklemeden edemedi. Michael’a soru sormak bir miktar zordu, çünkü durmadan anlatıyordu. “Birisi seni aradığında nasıl hissediyorsun, ülkem için iyi bir şeyler yapıyorum gibi mi yoksa ‘Ah bir başka arama!” gibi mi?” diye sordum. Böyle bir uygulama olmasa ikimizin hiçbir zaman konuşamayacağından, her an herkesle iletişim halinde olmanın onu mutlu ettiğini söyledi. Bunu Couchsurfing’e benzetmesi ayrıca hoşuma gitti. Birisinin bir ülkeyi tanımak istiyorsa lokal birileriyle görüşmenin değerli olduğunu, eğer böyle bir şeyi başka bir ülke yaparsa kesinlikle arayacağını söyledi. “Neresi böyle bir şey yapsa ararsın?” diye sorduğumda “Tonga, çünkü bir adada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum. Moğolistan stepleri de olur.” demesi bu kampanya sayesinde konuştuğum insanlar arasında Michael’i en ilginç kişiler arasına soktu. Bir diğer sebep ise Michael’in kahve konusundaki hassasiyeti, eskiden misafirlerimize kahve ikram ederdik, ithal kahve kültürü ve espresso makineleri kahve kültürümüze zarar verdi diyerek gönlümü fethetti! Tüm bunlardan bahsederken “İsveç’te olmanın en iyi yanı ne?” diye bir soru sordum, “İsveç’te olmamak” cevabı ile beni kahkahalara boğdu! Tabi hemen ardından İsveç’in sağladığı sosyal haklardan falan bahsetti ama bir önceki cevabı beni hala güldürüyordu. Birbirimize iyi günler dileyip kapattık.

“İsveç’i en iyi anlatacak kişi İsveçlilerdir!”

Cecilia kampanyayı fazlasıyla heyecan verici buluyordu, bunun iki sebebi vardı birinicisi arayanların kim olduğunu bilmemesi ikincisi başka ülkelerden aranıyor olmak. “Nasıl katılmaya karar verdin?” diye sorduğumda kampanyayı yaratıcı bulduğunu ve bu sebeple katılmaya karar verdiğini söyledi. Ayrıca “İsveç’i en iyi anlatacak kişilerin İsveçliler” olduğunu da eklemeyi unutmadı. Havanın güzel olduğundan bahsetmesi ise enteresandı. Bahsettiği güzel hava ise sadece 10 derece!

Bu konuşmanın ardından Chris ile kısa bir görüşme yaptık. Özetle İsveç’te yaşıyor olmanın en geçerli sebebinin güzel görünümlü kızlar olduğundan bahsetti. Böyle bir faaliyeti başka bir ülke yapsa hemen arayacağını, aramak istediği ülkenin ise İzlanda olduğundan bahsetti. Görünüşe göre İzlanda, İsveçliler için de çekici bir yer!

“BBC’den arayıp röportaj yaptılar!”

Aramalarımdaki ilginç karşılaşmalardan bir tanesi Emre ile olandı. En başta bir miktar İngilizce sohbet ettik, isminin Emre olduğunu söyleyince sohbet Türkçe devam etti. Rekorunun 30 dakika olduğundan bahsetti. İngiltere, Romanya, Litvanya gibi ülkelerlerden arama aldığını ve kendisini BBC’den birisinin arayıp röportaj yaptığını söyledi. Doğruyu söylemek gerekirse bu cevap kampanyanın büyük bir etki yarattığının da göstergesiydi. Emre soruma doğrudan ve çok açık bir cevap vererek “İsveç’te yaşamanın en iyi yanı İsveç’te yaşamak.” dedi.

“Kore’den bir öğretmen arayıp öğrencileriyle konuşturdu”

Toba’yla konuşmamız konuşmaların genellikle ne yönde geliştiğini de açıklar cinstendi. Bu projeye merak, heyecan ve ülkesini tanıtmak amacıyla katıldığını söyledi. Bugün gazetede haberi okuduktan sonra uygulamayı indirmeye karar verdiğini, uygulamanın çağrı almak ve almamak üzere ayarlanabildiğini ve sadece bugün 5 kişiyle görüştüğünü söyledi. Görüştüklerinden birisinin Koreli bir öğretmen olduğundan bahsetti ve aramayı yaptıktan sonra öğrencilerinin gelip Toba’ya sorular yönelttiğini söyledi. Arama yapan insanların ülke hakkında sorular sormaktan çok bu kampanyanın(ya da onun deyimiyle servisin) nasıl işlediğini merak ettikleri için aradıklarından bahsetti.

Etkileşim ve samimiyet başarıyı getiriyor

Günümüzde tüketiciyi dört bir koldan saran, sert-satış üslubuyla onu hapseden tanıtım çabalarının değeri sönüyor. Günde ortalama 100.500 kelimelik, diğer bir deyişle 34 GB, veriye maruz kalan insanoğlu(araştırmanın tam metni şurada) bir de samimiyetsiz tanıtım mesajlarını görmek istemiyor. Bireyler artık (b)ağlı bireylere  dönüşmüş vaziyette(ilgili kitap da şurada) ve birbirlerinin deneyimlerinden faydalanmak için internet başta olmak üzere her yerde bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Bu noktada bir kurumdan çok sıradan insanlarla konuşmaya daha sıcak yaklaşıyorlar. Bu bakış açısından yola çıkarak, İsveç Turizm Birliği’nin sansürün anayasal olarak kaldırılışının 250. yılını kutlayan bu çalışmasının sıradan bir TV, outdoor veya internet tanıtımından daha fazla etkileşim ve başarı kazanacağını düşünüyorum. Halihazırdaki istatistikler de fena gitmediklerini gösteriyor zaten. 6 Nisan’dan beri tutulan veriler şu an 7573 kişinin aradığını ve 303 saatten fazla görüşme yapıldığını gösteriyor. Benim basit blogum dahil, birçok Türkçe haber kanalında yazılması da projenin başarısını gösteriyor. Bu arada Türkiye %30 arama oranıyla listenin hâlâ başını çekiyor.

Not 1: İsimler yanlış yazılmış olabilir, İskandinav isimleri bir değişik.

Yazar: Oğuz Kuş/ Kaynak: oguzkus.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir