Submarino

Bir filmi izlediğinizde filmin atmosferinden, tekniğinden, diyaloglarından ve daha nice yönünden filmin hangi yönetmene ait olduğunu anlıyorsanız, o yönetmen büyük bir başarı sağlamış demektir. Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg de bu başarıyı sağlamış yönetmenlerden birisi. 1998 yılında çektiği “Festen” ile Dogma 95 akımının ilk örneğini veren Vinterberg, Jagten ile uluslararası birçok alanda da dikkatleri epeyce üzerine çekmiş ve birçok ödül kazanmıştı.

2010 yılında Jonat T. Bengtsson’ın aynı adlı romanından uyarladığı Submarino, yıllar sonra annelerinin cenaze töreninde karşılaşan iki erkek kardeşi konu alıyor. Alkolik anneleri yüzünden çocuklukları travmatik olaylarla dolu geçmiş olan iki kardeşin, geçmişin izinde hayatlarının nasıl devam ettiği, çabalamakla tükenmek arasında nasıl gidip geldiklerini izliyoruz. Film ilk 10 dakikasında öyle çarpıcı ve beklenmedik bir şekilde başlıyor ki, film boyunca gerilimi ve küçük gülümsemeleri bir arada yaşıyorsunuz ve her an kötü bir şey olacakmışcasına biraz da tetikte izliyorsunuz filmi.

SUBMARINO-photo5

Film, birçok duyguyu bir anda hissettirebildiği gibi iki kardeşi güçlü-zayıf, kontrollü-kontrolsüz olarak simgeleyerek, film boyunca sürprizler yapmayı da ihmal etmiyor. “Artık buna dayanamam” dedikten sonra bile daha nelerin olabileceğini, nelere katlanabileceğini çarpıcı bir biçimde izliyoruz. İskandinavya sinemasının en etkili dramlarından biri olarak söyleyebileceğimiz film, İskandinav aktörleriyle de kendi içinde bütünlüğünü sağlıyor. Jakob Cedergen ve Peter Plaugborg karakterlerinin üstesinden başarıyla geliyorlar.

Ani geçişleri, müzikleri, özellikle filmin finali ile sarsıcı ve sert bir film olan Submarino, aile kavramını farklı bir biçimde işleyerek sizleri şaşırtacak ve asıl gerçekliklerle sizleri baş başa bırakacak. Film bittiğinde ise “evet bu bir Thomas Vinterberg filmi!” demeyi ihmal etmeyeceksiniz.

iJjamcRH9nyUna254G4sa87llW2

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir