Röportaj: Bugge Wesseltoft

Caz müziğe post-modern bir yorum getiren Norveçli müzisyen Bugge Wesseltoft performanslarında elektronik müziği oluşturan elemanları kullanmaktan hiç çekinmiyor. Norveç’in gelecek vaat eden müzisyenleriyle de iş birlikleri yapan Wesseltoft, 20 senedir müzik ile ilgileniyor. Zaman zaman yolu İstanbul’a düşen Bugge Wesseltoft ”Bugge Wesseltoft’s New Conception of Jazz” projesi kapsamında 1-2 Şubat akşamı Salon İKSV‘de sahne alacak. Biz de konser öncesi Bugge ile biraz lafladık.

Cazla büyüdünüz ve bir de müziğe punkla başladığınızı duydum, bu doğru mu? İlginizi caza doğru değiştirmenizin amacı neydi? Hep müzik yapmak mı istemiştiniz?

-Bugge: Aslında gerçekten punkla başlamadım, ama onlara katılmamı isteyen ilk grup bir punk grubu oldu :). Babam bir caz gitaristi, bu yüzden onun müziklerini dinleyerek büyüdüm ve 2-3 yaşımdan beri piyano çalıyorum.

-Norveç caz sahnesinde farklı müzik tiplerini bir sentez haline getirmek yaygın bir şey mi? Çok yenilikçi bir sahne gibi görünüyor.

-Bugge: Bence Oslo müzik sahnesi çok özel ve bu tarz müzikal birleşmelerle bilinen bir yer. Jan Garbarek ve Terje Rypdal gibi insanların sayesinde tabi. Ama birçok yer bu enerjiye sahip! İstanbul müzik sahnesi de bunlardan biri. New York da başka bir örnek.

-Grubunuz gerçekten çok yetenekli. Siv Øyunn’u tanıyorum, takip listemizdeki sanatçılardan birisi. New Conception of Jazz’da genç yeteneklerle birlikte çalışmayı nasıl tarif edersiniz?

-Bugge: Yeni fikirlere sahip yeni nesilleri dinlemeyi seviyorum. Benim için çok ilham verici. Siv’i en yakın arkadaşımın kızı olduğu için doğduğu günden beri tanıyorum. Hem bağ kurmak ve hem de bazı deneyimlerimi paylaşabilmek gerçekten güzel geliyor.

-Norveç caz sahnesinde çalışmanın diğer Avrupa caz sahneleriyle karşılaştırıldığında herhangi bir artı veya eksi bir yanı var mı?

-Bugge: Norveç caz sahnesi çok iyi ama çoğu caz sahnesinde olduğu gibi çok küçük. Diğer sahnelerle işbirliği yapmak ve fikir alışverişi yapmak hem müzikal olarak hem de ağ kurmak açısından acilen gerekli! Sanırım Norveç, başka sahneleri de davet etmede daha iyi olmalı! Örneğin, İstanbul müzik sahnesi. Müzik, benim fikrime göre, farklı kökenden insanlar arasında anlayış ve karşılıklı ilgi yaratmada en güçlü araç olabilir!

-Bazı parçalarınızda doğu etkisini duyuyoruz. Müzikte kült olacağına inandığınız herhangi bir ülke var mı? Oradan müzisyenlerle gerçekleşecek projeleriniz var mı?

-Bugge: Etkileri seviyorum! Kahire’deki Shabby müzik sahnesinin çok büyük olacağını düşünüyorum. Belki de şimdiden öyle. En sevdiğim klavyeci Islam Chipsy. Şu anda Pakistanlı müzisyenlerle, müzikal miraslarını modern müzikle harmanladığımız bir proje üzerinde çalışıyorum. “Forever South” hareketine bir bakın derim.

-Biz yeni gruplar ve sanatçılar keşfetmeye bayılıyoruz. Göz atmamızı önereceğiniz Norveç’ten herhangi bir müzisyen var mı?

-Bugge: André Bratten harika, keza Emilie Nicolas da. Ayrıca yeni caz dünyasındaki sanatçılar Rohey ve Hapreet Bansal‘a da bakın.

-Gisle Martens Meyer’i duydunuz mu? Yapay zeka ile bir orkestra yarattı (Projeyle ilgili daha fazla bilgiyi bağlantıdan bulabilirsiniz). Yapay zekanın caz yapabileceğini düşünüyor musunuz? Siz dinler miydiniz?

-Bugge: Haha, evet biliyorum. Algoritmalarla çok şaşırtıcı şeyler yapılabilir. Ancak caz yine de özgür zihne dayanır. 🙂

-Oturup müzik bestelemek için size ilham veren bir yer ya da her izlediğinizde size beste yapmanız için ilham veren bir film var mı?

-Bugge: Dağdaki kulübem.

-İstanbul’u birkaç kelime ile anlatabilir misiniz? 

-Bugge: Binlerce yıllık tarih ve bilgi merkezi, doğu ve batı fikirlerinin ve kültürlerinin birbiri içinde erime noktası ve benim fikrime göre halen dünyanın merkezi.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir