Björk Gudmundsdottir sahne ismiyle Björk, Nordik ünlüler arasındaki en ikonik isimlerden biri. Reykjavík, İzlanda doğumlu şarkıcı-söz yazarı ve aktris tarzı, duruşu ve sanatıyla öne çıkıyor. İsmini dünyaya tanıtan özelliği ise çok çeşitli müzik tarzlarını kapsayan solo çalışmaları sayesinde oluyor.
Björk’ün müzik kariyeri Tina Charles’in ‘I Love to Love’ şarkısının kaydını radyoya göndermesiyle başlıyor. Ulusal çapta yayınlanan bu kaydın ardından bir yapım şirketi Björk’ü keşfediyor. 11 yaşındayken kaydedilen bu şarkı Aralık 1977’de İzlanda’da yayınlanıyor ve Björk’ün macerası başlıyor.
Müzikle ilgilenmeye başladıktan sonra Björk, punk-rocktan caza kadar birçok grup kuruyor. Kurduğu gruplar ile İzlanda’da ünlenen sanatçının ismini dünyaya duyurması ise The Sugarcubes ile oluyor. Björk alternatif rock grupunda ana vokalist olarak yer alıyor. Grup 1987’de çıkan ‘Birthday’ teklisi ile başta Amerika ve İngiltere olmak üzere dünyada isimlerini duyuruyor.
Björk, ilk oyunculuk deneyimini Nietzchka Keene’nin yönettiği, bir Grimm Kardeşler’in hikâyesi olan The Juniper Tree‘de yapıyor. The Sugarcubes, ikinci ve üçüncü albümlerinin tutmaması nedeniyle dağılıyor. Grubun elde ettiği ün, bir anda Björk’ün üzerinde yoğunlaşmaya başlıyor. Böylece Björk 1993’te solo kariyerine başlıyor ve birçok sanatçı ile çalışırken çeşitli projelerde de yer alıyor.
Eşinden ayrılması sonucu Londra’ya yerleşen Björk, burada tanıştığı prodüktörlerle ilk solo albümü Debut’u yapıyor. Albümden çıkan ilk tekli “Human Behaviour” ile İngiltere’de top 40’a kadar çıkıyor ve şarkıcının ilk solo hiti oluyor. ‘’Big Time Sensuality’’ ve “Venüs as a Boy” hitlerini de içeren Debut albümü, ilk solo albüm olması nedeniyle bu ismi alıyor. Ardından 1995 yılında çıkan ikici albüm Post albümü, İngiltere ve Amerika listelerine üst sıralardan girmeyi başarıyor.
Sanatçının dördüncü albümü Homogenic ise o güne kadar yaptığı en deneysel parçaları içeriyor. Albümde telli çalgılar, kekelemeler, belli belirsiz ritimler, akordiyon ve cam armonikanın yer alıyor. Albümün açılış parçası olan “Hunter” gayet soğuk bir hava estirirken “All Neon Like” da Björk soundunu yumuşatıyor. Bachelorette, All Is Full of Love, memleketi ve en değer verdiği arkadaşı için yazdığı Jóga da albümün sevilen diğer şarkıları arasında.
Bir yandan oyunculuk kariyerine de devam eden Björk, 2000 yılı Cannes Film Festivali’nde, Lars Von Trier’in Dancer In The Dark müzikal filmindeki rolü ile “En İyi Aktris” ödülünü alıyor. Sanatçı, filmin soundtrack albümü ‘Selmasongs’da bulunan Thom Yorke ile düet yaptığı ‘I’ve Seen It All’ ile de Oscar adaylığı alıyor.
2001 yılında çıkardığı ve bir kadının iç dünyasını anlattığı Vespertine albümüne ait klipler büyük ilgi görüyor. Vespertine, sanatçının en hızlı satan albümü oluyor. Albümdeki ‘’Pagan Poetry’’ şarkısının klibinde Björk, Nick Knight ve Alexander McQueen ile çalışıyor.
2004 yılında yayınlanan Medúlla albümü ile ilk Grammy adaylığını alıyor. Aynı yıl Björk, Atina’da düzenlenen Yaz Olimpiyatları’nın açılışını yapıyor. Oceania şarkısını seslendirirken elbisesi yavaşça açılmaya başlıyor ve 10.000 metrekarelik bir dünya haritasını ortaya çıkıyor. Harita daha sonra yarışan tüm sporcuların üzerine uçuyor ve açılış töreninde büyülü bir an yaşanıyor.
Björk’ün ikinci filmi ise Drawing Restraint 9 oluyor. Yine filmin müziklerini de kendisi yapıyor. Sanatçı aynı yıl İzlanda müzik sahnesini inceleyen Screaming Masterpiece belgeselinde de yer alıyor. Daha sonra 2007’de müzik yelpazesinde bulunan bütün türleri kapsayan Volta albümünü çıkarıyor. Volta, Björk’ün ABD’de ilk 10’a giren ilk albümü oluyor, aynı zamanda Fransa’da 3, İngiltere’de de 7 numaraya ulaşıyor.
2008 yılında çıkardığı Náttúra (Doğa) teklisinin yayınlanması ise oldukça orijinal yapılıyor. Bir eBay müzayedesi tarafından duyurulan tekli, Björk’ün uzun süredir devam eden çevre aktivizmini yansıtıyor. İzlanda’nın doğal kaynaklarına daha çevreci bir yaklaşım için aktif desteği teşvik etmeyi amaçlıyor. 2010’lara gelindiğinde ise Björk, Dirty Projectors ile işbirliği yapıyor. Denizleri koruma için para ve farkındalık yaratmayı amaçlayan Mount Wittenberg Orca adlı ortak bir EP oluşturuyorlar. Aynı yıl Moomins ve Comet Chase film müziğinde yer alan ‘Comet Song’ da yayınlanıyor.
2011 yılında Björk, Biophilia‘yı çıkarıyor ve özgünlüğü ile herkesi kendine hayran bırakıyor. Bir albümden olan Biophilia, müziği teknolojik yeniliklerle, hem doğa hem de bilim temalarıyla birleştiriyor. Dünyanın ilk uygulama albümü olan Biophilia’daki her şarkının indirilecek kendi uygulaması bulunuyor. Müziği ve bilimi bir araya getiren proje, 10-12 yaş arası okul çocukları için özel atölyelerle eğitim işbirliklerini de kapsıyor. Björk projesi için ‘çocuklara kendi yaratıcılıklarını keşfetmeleri, yeni teknolojiler aracılığıyla müzik ve bilim hakkında bilgi edinmeleri için ilham vermek üzere tasarlandı‘ diyor. Proje daha sonra Reykjavík Şehri Eğitim Kurulu tarafından şehirdeki tüm okullara satın alınıyor.
Björk, Mayıs 2019’da Shed’de açılışı yapılan Cornucopia adlı turuna başlıyor. Cornucopia, Björk’ün bugüne kadarki en ayrıntılı sahnesi oluyor. Björk’ün çok çeşitli müziği sahne kostümlerine de yansıyor. Her sahnesine ayrı ve birbirinden ilginç kostümlerle çıkan Björk, müziği kadar moda anlayışıyla da tanınıyor. Abartılı sahne görünümleri de Björk’ü Björk yapan özelliklerden biri.