Som du ser meg

İyi bir film izlemenin hazzı hiçbir zaman değişmez ve iyi bir filme ulaşmak bence hep zor olmuştur. Günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle aynı isimleri duymaktan ve yeni keşifler yapamamaktan siz de sıkıldıysanız ve kenarda köşede kalmış yeni bir isim keşfetmek istiyorsanız bugün Norveç Sineması’ndan Dag Johan Haugerud ile tanışmanın tam vakti.

Dag Johan, 53 yaşında, Stockholm ve Oslo Üniversiteleri’nde sinema ve tiyatro çalışmaları yapan, yönetmen ve yazar olarak daha çok kendi ülkesinde ün yapmış bir sanatçı. Çektiği kısa filmleri ile dikkat çekmiş ve kariyerine daha çok orta metraj filmler ile devam etmiştir. Daha çok kısa yapıda olan anlatıları tercih eden yönetmen uzun metrajı için yine kısa yapıda olan üç hikayeyi bir araya getirerek bir film oluşturmuştur ve çektiği tek uzun metraj film olma özelliği taşır Som du ser meg.

Som du ser meg (I Belong) , insan ilişkilerine eğilen, daha çok etik meseleleri sorgulayan sıcak bir film. Bir yazar kendi romanını bir stüdyoda seslendirmektedir. Eş zamanlı olarak görüntüler akmaya başlar ve okunan kitabı seyrediyormuşuz hissi verir film. Üç baş kadın karakter vardır öykülerde. Bu üç kadın aynı blokta oturuyorlardır ve bir sabah evlerinden çıktıklarında hepsinin arabalarının tekerleri patlamıştır. Bu onların ilk tanışmasıdır ve bu olay karakterleri nasıl etkileyecektir?



İlk öykünün kahramanı hemşire olan Lise Gundersen. Yanına onu eğitmesi için bir stajyer verilecektir ve bu sorumluluktan dolayı endişe duymaya başlar. Stres altında kaldığında İngilizce konuşmaya başlayan Lise için bu bir sorundur ve işler hiç beklemediği gibi gider. İlk öykü sizi müthiş bir empati duygusu içine alır.

İkinci öykünün kahramanı hayatı oldukça zorlu geçirmiş, mesleği çevirmenlik olan Grete Maigret. Grete’nin editörü değişmiştir. Ona hayran olan yeni editörüyle ilişkisi Grete’nin alışık olmadığı türden bir ilişkidir. Kendini aslında çevirmek istemediği bir kitabı çevirirken bulur ve bu durum onu kendi içinde oldukça sancılı bir sürece sürüklemiştir.

Son öykünün kahramanları ise bir anne kızdır. Maddi açıdan zor bir dönemden geçen annenin durumuna aslında akrabalarından kalan bir milyon kronluk miras yetişecektir, fakat kızı buna itiraz eder. Bu durumun yaratacağı minnettarlık duygusu, akrabalar arasındaki görünmez kurallar ve yakalarını bırakmayan geçmiş, uzun tartışmalara sebep olacaktır.



Som du ser meg, dünya prömiyerini Haugesund’daki 2012 Norveç Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirdi ve burada En İyi İskandinav Filmi için Viaplay Ödülü aldı. Norveçli Eleştirmenler Derneği tarafından 2013 En İyi Norveç Film Filmi seçildi. Som du ser meg, 2013 Akademi Ödülleri’nde Norveç’in En İyi Yabancı Film Filmi dalında aday gösterisine aday gösterilmesi için üç aday listesinde yer aldı.

Dag Johan Haugerud, sahip olduğu muhteşem gözlem yeteneği, insan doğasına ve hislerine meraklı eğilimi ile başarılı bir film ortaya koymuştur. İyi niyetin, dürüstlüğün saf bir temsili olan Som du ser meg, iç ısıtan ve zekice kurgulanmış sonuyla bana iyi bir film izlemenin hazzını tattırdı, umarım sizlere de aynı duyguları hissettirir. Şimdiden iyi seyirler.

2 comments
  1. Bu filmi Joachim Trier’in bir Q&A videosunda önerdiğini görüp araştırdım. Bulup izleyebilir miyim bilmiyorum, ama bu vesileyle sitenizi çok beğendiğimi yazmak istedim. Daha önce de Ola Fløttum röportajınızı okuyup beğenmiştim. Sevgiler 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir