Röportaj: Daniel Herskedal

Bergen Nattjazz festivalinde sahne alacak olan Norveçli tubist Daniel Herskedal‘ı sizlere daha önce tanıtmıştık. Eğer keşif yazımızı henüz okumadıysanız buradan okuyabilirsiniz. Keşif yazımız üzerine de Nattjazz performansı öncesi kendisi ile yaptığımız kısa röportajı okuyabilirsiniz!

– Hej! Nasılsınız, konserler nasıl gidiyor?

– Daniel: Harika! Trondheim’de Suriye’den Maher Mahmoud ile birlikte S. Møller Big Band için Maher’s History üzerinde çalışıyorum. Prömiyeri bu Perşembe gerçekleşecek. Aynı zamanda yaklaşan Slow Eastbound Train konserine heyecanla hazırlanıyorum.

– Slow Eastbound Train harika bir albüm, hatta şimdiden favori albümlerim arasına girdi bile. Albümde çalan tüm enstürmanların bölümlerini siz mi bestelediniz yoksa herkes kendi parçası üzerine mi çalıştı?

– Daniel: Çok teşekkürler! Bütün ensturmanların bölümlerini ben besteledim ve aranjmanlarını yaptım ama benimle birlikte yapımcı Erik  Johannessen de bu süreçte çok aktif bir rol oynadı.

– Bu kulağa garip gelebilir fakat içerisinde tren, uçak, bot gibi ulaşım araçları geçen parçaları çok seviyorum. Siz neden albüm adı olarak Slow Eastbound Train’i seçtiniz?

– Daniel: Müzikte Doğu’dan çok fazla ilham alıyorum, benim açımdan bu albüm yavaş ve düşünmekle geçen bir yolculuk.

– Şarkılarınızdan birinin adı ise Slow Eastbound Boat ve bu şarkı diğer parçalara göre daha Arebesk esintiler taşıyor. Şarkıyı dinlerken de bana İstanbul’u hatırlattı çünkü aynı şarkı gibi bizde de Avrupa’dan Asya’ya geçen vapurlar var.

– Daniel: İstanbul benim gerçekten en sevdiğim şehirlerden birisi. Arap ve Türk müziği de benim müziğime çok fazla ilham kaynağı oldu/oluyor. 2 hafta önce de Türk müziğini daha fazla öğrenebilmek için İstanbul’daydım. İstanbul’un tarihi çok ilginç hatta Vikingler bile gemileriyle İskandinavya’dan gelip İstanbul Boğazı’nı geçmişler. Şarkıların isimleri ile parçalar arasında çok bir bağ yok fakat  insanların müziğimi dinlerken senin gibi hayaller kurması beni çok mutlu ediyor. Tüm albümün aslında çok sinematik olmasını istiyorum, her dinleyenin kafasında farklı fotoğraflar, hikayeler oluşşun istiyorum.

– Tubanın mistik sesi beni her zaman çok etkilemiştir. Okuduğum bir makaleye göre de bazı bass sesler insanlara vahşi doğayı hatırlatıyor ve evrimsel sebeplerden dolayı da bu seslerden çok etkileniyoruz. Bu konu hakkında me düşünüyorsun?

– Daniel: Daha önce hiç böyle bir şey düşünmemiştim, makaleyi de ilk defa duyuyorum. Ama Norveç doğası daha çok tiz seslere sahip fakat sanırım küçüklüğümden beri bass seslerin büyük bir hayranıydım ben de. Sesimin değiştiği zamanlara geldiğimde daha bass bir sese sahip olamadığım için çok üzülmüştüm fakat sonradan tuba ile bu boşluğu doldurmuş oldum.

– Türkiye’den bildiğin bir besteci var mı? Eğer daha önce hiç dinlemediysen Fazıl Say’ın İstanbul Senfonisi’nden Blue Mosque parçasını öneririm. Parça benim favorilerimden çünkü o da doğu ile batıyı sentezlemiş.

– Daniel: Şuan Fazıl Say dinlemek için sabırsızlanıyorum!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir