Hodejegerne

İskandinavya’nın sanat dünyası, elit yaşamı. Milyar dolarlık tablolar, şirketler arası ilişkiler. Norveç’in geniş, soğuk ve yalnız ormanları. Bu ormanların ortasında bir kulübe. Bol heyecan, bol ihanet ve ikiyüzlü yaşamlar. 1.68 boyunda bir adam, güzel bir sanatçı ve Jaime Lannister. Bundan önce izlediğiniz tüm kovalama filmlerini bir kenara koyun, çünkü Headhunters çok farklı bir İskandinav deneyimi.

“İtibar” kavramının günümüz iş dünyası için ne kadar önemli olduğu aşikar. Sözünüzü dinletmek istiyorsanız, dediklerinizin yerine geldiğini görmek istiyorsanız; yani büyük işler peşindeyseniz itibarınızın oldukça yüksek olması gerek. Ne kadar vahşi bir dünyanın sevimsiz bir kavramı olsa da, o dünyada ayakta kalabilmek için sahip olunması gereken yegane şeylerden biri itibar. Filmimizde 1.68 boyundaki, bize hikayeyi anlatan karakterimiz Roger Brown (Aksel Hennie) filmin başında tam olarak bunu açıklıyor bize. Ancak, büyük bir şirkette iyi bir pozisyonda olan Roger’ın bize anlatıp diğerlerine anlatmadığı bir özelliği var: O aslında büyük bir sanat eseri hırsızı ve parasının çok büyük kısmını bu yoldan kazanıyor; ondan daha önemli olanı ise karısını da bu yolla elinde tuttuğunu düşünüyor.

Roger Brown

Filme erkek subjektifliği gözünden bakıldığı zaman, Roger kendini çok güzel satan biri olup, itibarını iyi kullanan biri gibi gözükse de içten içe bazı sorunları olan biri; en basitinden, boy kompleksi var. Bugünlerde Game of Thrones dizisinde Jaime Lannister olarak daha da ünlenen Nikolaj Coster-Waldau, yani filmdeki adıyla Clas Greve, devreye girdiği sahnede görüyoruz bunu. “1.68 boyundan uzun herhangi biri onu elde edebilir, bu yüzden ona hediyeler almam lazım” diyor Roger Brown,  karısını çok güzel bulsa da bir yandan da onu aldatır. İstediği kadını elde edebileceği görüntüsünü verir dışarıya, yüzeysel ilişkiler kurar, içten içe pek kimseye güvenemez. Norveç gibidir; onun ormanı, orman içindeki tek kulübedir aslında, yalnızdır.

Diğer yandan bakıldığı zaman da filmde bambaşka bir hikaye var. Roger’ın etrafında dönen bu dünyada Clas onun için büyük bir tehdittir. Hollanda’dan Norveç’e taşınmaya karar veren Clas, eski bir asker olup iz sürme timinin önemli bir eski üyesidir. Diana‘nın kendi açtığı sergide onu Roger’la tanıştırmasından sonra gelişir tüm olaylar. Diana, Roger’a Clas’ın evinde çok ünlü bir tablonun bulunduğunu ve o tabloya milyar dolarlar biçildiğini söyler. Roger ise, tahmin de edilebileceği üzere, bu tabloyu çalmak üzere Clas’ın evine girer. O noktadan sonra işler karışır, Roger’ın hali hazırda sorunları olduğu güven unsuru iyice sıkıntıya girer.

Headhunters1

Norveçli yönetmen Morten Tyldum çok güzel ve kurnaz yemler atıyor izleyiciye. Aynı Hansel ve Gretel öyküsünde olduğu gibi bırakılan yemleri bir bir toplayarak cadının evine, yani yanlış adrese gidiyorsunuz. Birkaç kere sonu bulduğunuzu düşünseniz de her seferinde yanılıyorsunuz. Yönetmen hem heyecanı hem dramı hem de romantizmi güzel ve yanıltıcı bir şekilde işlerken aynı zamanda İskandinavya’nın nimetlerinden bol bol faydalanıyor; ormanlardan güzel deniz kıyılarına, şirketlerden kulübelere, traktörlerden pahalı arabalara sürüklüyor Clas ve Roger’ı. Clas ne kadar hırslı ve acımasızsa, Roger da bir o kadar zeki ve kurnaz biri, ve bu ikilinin kovalaşması sizi “koltuğa yapıştıracak” cinsten.

Görünenin ardında bilinmeyen bambaşka dünyalar ve bambaşka sanmamıza rağmen aslında çok basit olan gerçekler. Görünenin ve görüldüğü sanılanın iç içe geçmesi, görülenin ardındakinin de bunlara eklenmesi. Bol zeka, bol mücadele içeren ve nefes kesen bir kovalaşma. No Country for Old Men tarzı filmleri seven ancak farklı bir pencereden bakmak isteyen, bu kadar heyecanlanırken İskandinav tadı almak isteyenler için kesinlikle çok güzel bir seçim Hodejegerne. Film bittiğinde güzel zaman geçirmiş olacak ve bir “vay be” çekeceksiniz.

Ha bir de unutmadan, ne demiştik? İtibar da çok önemli. Yani, öyleymiş.

http://www.fanboy-confidential.com/wordpress/wp-content/uploads/2012/08/headhunters_still2.jpg

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir